
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 38. Olağan Kurultayı, sadece siyasi tartışmalar ve adayların mücadelesiyle değil, aynı zamanda mahkeme salonlarına taşınan şaibeli seçim iddialarıyla da gündeme geldi. Türkiye siyasetinin en önemli muhalefet partilerinden CHP‘de yaşanan bu süreç, partinin iç dinamiklerini sarsarken, demokratik değerler açısından da ciddi soru işaretleri oluşturdu.

Kurultayda Neler Yaşandı?
CHP’nin kurultay süreci, adaylar arasındaki sert rekabet ve partide uzun süredir devam eden fikir ayrılıklarıyla geçti. Genel başkanlık yarışında, mevcut lider Kemal Kılıçdaroğlu ve muhalif adaylar arasında kıyasıya bir yarış yaşandı. Ancak bu yarışın ardından ortaya atılan bazı iddialar, kurultayın meşruiyetini tartışmaya açtı.
Seçim sonuçlarının ilan edilmesinin hemen ardından, muhalif kanattan bazı isimler, oy sayımında usulsüzlük yapıldığı, oyların manipüle edildiği ve bazı delegelerin baskı altında bırakıldığı yönünde şikâyetlerde bulundu. Bu iddialar, CHP’nin içinden bazı kesimler tarafından parti içi demokrasiye zarar verdiği gerekçesiyle sert bir şekilde dile getirildi.
Mahkemelik Olan Kurultay
Şikâyetlerin büyümesiyle birlikte, CHP’nin 38. Kurultayında alınan kararlar ve seçim sonuçları yargıya taşındı. İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan dava kapsamında, kurultayda yapılan oy sayım işlemleri ve usulsüzlük iddiaları detaylı biçimde incelenmeye başlandı.
Dava dilekçesinde, bazı delegelerin oy kullanmasının engellendiği, seçimlerde baskı ve yönlendirmeler olduğu belirtilerek, kurultayın yenilenmesi talep edildi. Ayrıca, genel başkanlık seçiminin iptali ve yeniden yapılması için mahkemeden tedbir kararı istendi. Bu gelişme, CHP içinde derin bir bölünmeye ve kamuoyunda da geniş yankı uyandırdı.
Parti İçi Bölünme Derinleşiyor
Kurultayın mahkeme sürecine taşınması, CHP içinde yıllardır var olan muhalefet kanadı ile yönetim arasındaki ayrışmayı daha da derinleştirdi. Parti içinde kimi isimler, mahkeme kararını beklemeden “Bu süreç CHP’nin demokratik yapısını zedelemektedir.” derken, bazıları ise “Parti içi hesaplaşmaların ve güç mücadelelerinin dışa yansımasıdır.” yorumunu yaptı.
Bu durum, partinin tabanında da karışıklığa yol açtı. Özellikle genç üyeler ve genç seçmenler arasında “Partide birlik ve beraberlik sağlanmalı, siyaset dışı tartışmalar sona ermeli” talepleri yükseldi. Ancak iddiaların ciddiyeti ve mahkemenin süreci, parti içindeki gerilimi kısa vadede azaltmaya pek niyetli görünmüyor.
Özgür Özel ve İmamoğlu İsimleri Davada Geçiyor
Dava sürecinde öne çıkan bir diğer unsur ise CHP’nin önemli isimlerinin de iddialarla anılması oldu. Parti sözcüsü Özgür Özel ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, kurultayda taraf tutarak sürece müdahil oldukları öne sürüldü. Özellikle Özel’in seçim sonuçlarının kamuoyuna açıklanması ve sürecin yönetiminde aktif rol aldığı vurgulandı.
İmamoğlu ise sosyal medya ve basın açıklamalarıyla sürece ilişkin temkinli açıklamalar yaparken, partinin iç sorunlarının çözümü için diyalog çağrısı yaptı. Ancak muhalif kesimler, her iki ismin de tarafgir tutumuyla CHP’nin adil seçim mekanizmasına zarar verdiğini savunuyor.
Demokrasiye Darbe İddiaları ve Parti Duruşu
Kurultayda yaşananların ardından CHP’de demokrasi ve şeffaflık konuları yeniden tartışmaya açıldı. Muhaliflerin iddialarına göre, kurultayda demokratik usuller yeterince işletilmedi ve bazı gruplar kendi lehlerine sonuçlar çıkarmak için baskı ve manipülasyon yoluna gitti. Parti yönetimi ise bu iddiaları reddediyor, sürecin tam anlamıyla yasalara uygun ve şeffaf biçimde yürütüldüğünü savunuyor.
Ancak mahkeme süreci devam ederken, CHP’nin imajına ciddi zarar veren bu gelişmeler, seçmen üzerinde de olumsuz etki yaratıyor. Özellikle önümüzdeki seçimlerde CHP’nin halk nezdindeki güvenini kaybetmemesi için yönetim kanadının hızlı ve etkili adımlar atması bekleniyor.
Gelecekte Neler Olabilir?
Mahkemenin vereceği karar, CHP’nin geleceği açısından kritik önem taşıyor. Eğer mahkeme, kurultayda usulsüzlük yapıldığına hükmederse, partide yeniden seçimler düzenlenebilir ve mevcut yönetim zayıflayabilir. Bu durum, muhalefetin güç kazanmasına neden olabilir.
Öte yandan, mahkemenin kararının lehinde olması halinde ise parti içinde bölünmeler sürebilir ve muhaliflerin rahatsızlığı artarak partiyi zayıflatabilir. Bu durum, CHP’nin Türkiye siyasetindeki rolünü etkileyebilir.
CHP’nin 38. Kurultayında yaşanan mahkeme süreci, partideki demokrasi ve şeffaflık tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı. Parti içindeki farklı görüşlerin çatışması, kamuoyunda da CHP’nin geleceğine dair soru işaretleri doğurdu. Seçim sonuçlarına yönelik iddiaların mahkeme tarafından değerlendirilmesi süreci yakından takip edilirken, partinin tüm kesimlerinin ortak hareket etmesi Türkiye demokrasisi için büyük önem taşıyor.